Aynur Hazar
Bana Daima Sen Düşersin Ömürden
18/04/2016 Bana yine sesin düşer Bana yine nefesin... Durgun bir su gibi akarız zamanda, içimizde taşıdığımız binlerce hayatla. Dışarıdan bakıldığında görülmeyen ne varsa, nefes alır kalbimizde özgürce. Durgun bir su gibi akarız zamanda birbirimize. İçimizde mutluluk sesleri, içimizde aşk, içimizde cıvıl cıvıl yaşamak ve insanlığa dair bir parça hüzünle... Sırtımı sesine yaslayıp direnebilirim, göğsümü göğsüne yaslayıp dayanabilirim, başımı dizine koyup unutabilirim. Çünkü ben dünya denen bu cehennemden yalnız senin ellerinle sıyrılabilirim. Sevinci çoğaltmak için yaşamak, yaşamak için yaşatmak, yaşatmak için sevmek gerek caniçim. İsmi aşk olan bereketli döngümüzün içinde durmaksızın yürürüz elele. Ben ardıma hiç bakmadım. Asla geri adım atmadım. Kaybolduğum hiçbir sokakta adres sormadım. Önüm karanlıktı, yarına kördüm. Önüme bakmaktan hiç vazgeçmedim. Yürüdüm karanlıkta, aya, yıldızlara, bulutlara şiirler yazarak. Kaç kere düştüğümü saymadım. Sen de bilirsin sevgilim, karanlığın ihtişamı an gelir kabusa bırakır sesini. Korktuğum zamanlar oldu, ama içimde kaygı, ama içimde hüzün ve yanıtını hiç bulamadığım sorularla... Neden gelir insan dünyaya, neden mecburuz bize öğretilenleri yaşamaya? İçim aykırı, dışım eğreti. Çarpa çarpa karanlığın duvarlarına, sorup durdum; bu hayat kimden emanet bana? Vardığım yerde kimin insafına sığınacağım, kim kesecek biletimi yokluğa? Yüklemim daima soru işaretine bağlanırdı benim. Zira ben, bendim. Daima tek başına... Soru işaretimi sonsuz bir virgüle çeviren; umudu gülüşüne, gülüşünü mutluluğa sarıp beni noktasız seven sevdiğim. Noktayı ancak kedere armağan ederiz ki avuntusudur onun tükenmek denen fiilin döşeğinde. Kederi tükenmeye bırakırız, terkedilmişliğin çemberinde. Ve biz, ikimiz, sonsuz virgüllerin bağladığı cümlelerde yürürüz, nereye ve neye yürüdüğümüzü bilerek. Ne demiştik, dün varolanlar yok hükmünde, bugün varolan ömrüm değerinde. Ardımızda mecbur bırakıldığımız onlarca bıkkınlığın nefesi birer birer kesilirken, koşaradım yürürüz sonsuzlukla çarpılmış sevince. Say ki uçarız, kanatları gözlerinin renginde bir sevişle. Yolu aşk olanın kapısı daima şiire açılır. Soluğun bana şiirdir yolum sevgilim. Yönüm hep senin sesine... Ah bu nazlı ve nemli, kendine bile faydasız rüzgâr. Dokunsa da tenine fırtına neymiş öğrense. Hayır vazgeçtim, benden evvel rüzgâr bile dokunmasın tenine. Mırıldandım akşamüstü o rüzgârda kendi kendime Bana yine sesin düşer Bana yine nefesin... |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
Nice Ömürler Eskir Yaşamanın Teninde - 30/11/2020 |
Keşke yaşam kadar pervasız olabilseydim. |
Başka Aşkın Çocukları - 11/10/2016 |
Ben unutulmuş bir kitap, doldurulmaya üşenilen bir su bardağı, uyanmanın işkenceye dönüştüğü bir pazar sabahı olurum beni bırakırsan. |
Kalbimin Gözleri - 10/09/2016 |
Hayat beni bırakmadı her şeye rağmen. Ben de onu bırakmamalıyım. En azından geriye kalan ve işleyen tüm uzuvlarım için şükretmeli ve onları kullanmalıyım gözlerimin yerine. |
Özlemek - 11/08/2016 |
Özlemek, birlikte sahip olacaklarımıza dair. Özlemek, yarın yapacaklarımıza, bize, ikimize, birlikte dokunup güzelleştireceğimiz bir hayata dair. |
Aşk, Mevsim, Şiir - 02/08/2016 |
Zira, aşığın suretinde aşkı tarif etmektir Şiir. Seni tarif etmekse şiire aşkı öğretmektir. |
Anneler ve Kokular - 14/07/2016 |
Özlemi kağıtlarda anlatmak kolaydır, onu yaşayana sor. |
Kitap Biter, Aşk Yenisini Yazar... - 28/05/2016 |
Çünkü Aşk konuşur, kâinat iman eder... |
Özlemek - 27/04/2016 |
Özlemek, birlikte sahip olacaklarımıza dair. Özlemek, yarın yapacaklarımıza, bize, ikimize, birlikte dokunup güzelleştireceğimiz bir hayata dair. |
Eskisi Gibi Olmayacak - 10/04/2016 |
Anlattıkları hikâyenin dönüm noktası geldiğinde: ʺArtık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı.ʺ derler hikaye anlatanlar. |